İngiliz asıllı hemşire Florence Nightingale, 1820’de varlıklı bir ailenin çocuğu olarak Floransa’da doğmuştur. Ailesiyle yılın yarısını Londra’da geçirir, diğer yarısında da Avrupa’nın büyük şehirlerini dolaşırlardı. Florence ailesinin maddi durumu sayesinde rahat, sıkıntısız bir hayat yaşamaktansa, o sıralarda hâkir bir iş olarak görülen hasta bakıcılık mesleğini ve çok kötü olan sağlık koşullarını iyileştirmeyi tercih etmiştir. Bu tercihi nedeniyle ailesinden beklediği desteği ise görememiştir. Bilgili, aydın, eğitimli bir kadın olarak yetişen Florence’ın döneminde hastaneler bakımsız, kalabalık, hasta bakıcılar ise kaba ve eğitimsiz idi. Bir süre hastaneleri dolaşıp, hastaları gözlemleyerek, deneyim kazanan Florence, işe önce kendi ailesinden ve yakınlarda ki kasabalardan başladı. 1851’de ise Almanya’da bir hemşire okuluna gitti. 1853’de İngiltere’ye döndükten sonra ailesinin tüm karşı çıkışlarına rağmen, Londra`da kadın hastaların bakıldığı bir hastanede yönetici oldu. Hastaneler hakkındaki bilgi ve yeteneği kısa zamanda anlaşılarak, farklılığıyla dikkatleri üzerine çekti.
Kırım Savaşı’na katılan İngiliz askerlerinin durumlarının kötü olduğu ve ihmal yüzünden ölen yaralıların haberleri Londra’ya ulaştıkça, İngiliz hükümeti onu savaş alanına gidecek hemşirelerin başkanı yaptı. Florence Nightingale ile hemşire arkadaşları 4 Kasım 1854’de İstanbul’a gelerek, Üsküdar’da Selimiye Kışlası’ndaki hastanede görev aldılar. Üsküdar`a vardığında hastanenin bakımsız olduğunu ve insanların savaş yaralarından çok sıtma ve çeşitli bulaşıcı hastalıklar nedeniyle öldüğünü gören Florence, yardımcılarıyla birlikte hemen işe koyularak, yaralı askerlerin yaralarını sarıp, o zamana kadar ihmal edilmiş hastaneyi de düzene soktu. Yoğun bir çalışma sonucu, gerekli malzeme ve eksiklikleri gidererek hastaneyi sağlık koşullarına uygun bir hale getirdiler. İddialara göre, İngiliz askerlerine ayrılan Selimiye Kışlası’nda yaptığı başarılı çalışmalarla yüzde 50’nin üzerindeki ölüm oranının ciddi anlamda düşmesini sağladılar. Savaşın zor koşullarında, gece gündüz demeden yaralılara baktığı için askerler ona ‘The Lady with the Lamp’ yani ‘Lambalı Kadın’ adını vermişti. Kırım Savaşı sırasında gösterdiği yararlılıklar ile dünya çapında bir kahraman olmuştu artık! Hemşirelik mesleğinin kurucusu, kahramanı, hastaların kurtarıcı meleğiydi!
Tarih kitaplarına göre 90 yıllık yaşamı boyunca hemşireliğin sevilmesi yönünde büyük uğraş verdiği söylenen Florence, hastane temizliği üzerine yaptığı çalışmalarıyla bu konudaki en önemli reformcular arasında yer alır. Savaş sırasında istatistiki analiz yöntemini de ilk uygulayan insan olarak hafızalarda yer kazanıp 1907 yılında Liyakat Nişanı alan ilk kadın olmuştur. Florence, hasta bakıcılığa getirdiği bilimsel çalışmalarıyla bugünkü hemşireliğin kurucusu olmuştur.
İsmini İngiliz hemşire Florence Nightingale’den alan bu müze 1954 yılında ziyarete açılmıştır. Müze de sergilenen eserler arasında Florence Nightingale’in çalışma masası, yatağı, fincanı, mektup müsveddeleri, hemşirelik yaparken kullandığı aletleri, lambası, madalyaları ve Sultan Abdülmecid`in hediye ettiği bilezik de bulunmaktadır.
Müzeye Sirkeci’de bulunan Sirkeci-Harem arabalı feribotunu kullanarak Hareme geçtikten sonra buradan 15 dakikalık bir yürüyüş sonrasında müzeye ulaşabilirsiniz. Unutmayın ki; müze bugün Birinci Ordu Komutanlığı Karagahı içinde bulunmasından ötürü ancak alınacak izin sonrasında gezilebilmektedir.